3 Eylül 2015 Perşembe

Frambuazlı Hayat




Frambuazlı Hayat
Deeptone
214 sayfa
Gece Kitaplığı


"Sade Yaşam, Mavi Düşler, Derin İzler"


Yeniden merhaba!

Yeni bir sayfa, tertemiz bir başlangıç için daha iyi bir yazı konusu bulamazdım. Blogumun ilk yazısında aynı yazarı gibi mutluluk aşılayan, yaşama iyilik dolu bir pencereden bakmamızı sağlayan, şeker tadında bir kitaptan bahsedeceğim: Frambuazlı Hayat.

Frambuazlı Hayat, Deeptone’un üçüncü ve en tatlı kitabı. Diğer iki kitabına oranla daha hacimli bir kitap. Ayrıca bu kez farklı bir yayınevi var karşımızda. Alaçatı imbatı serinliğindeki mavili, erguvanlı kapağı bir yaz kitabı olduğunu gülümseyerek belirtiyor bize. Yaz kitabı dediğime bakmayın, kitabın sadece kapağı ve her yazının alt teması olan güçlü, iyimser enerji bize yazı anımsatıyor. Yoksa sadece yazın kafa dağıtmak için okunan ve okunduktan sonra unutulup bir köşeye atılacak bir kitap kesinlikle değil. Her mevsim, her ruh halinde okunacak ve yaşamdaki birçok konuda bize yardım edecek, güç verecek bir başucu kitabı.

Kitap; sanat, kültür, insan, yaşam, gelişim, yaz, müzik, yansımalar, düşünceler, denemeler olmak üzere on bölümden oluşuyor. Yazar, kültür ve sanata dair düşüncelerinden film, müzisyen ve yazar önerilerine kadar kültür ve edebiyatla ilgili engin bilgisini gözler önüne seriyor ve bunu asla bilmiş ( entel :) bir edayla değil, gayet tatlı bir üslupla yapıyor. Önerdiklerini izlemek, dinlemek, okumak isteğiyle dolduruyor içimizi.

İş dünyası, ilişkiler, kadın yaşamına dair tespitleri şaşırtacak derecede başarılı. Çoğu kez yaşamda farkına bile varmadığım birçok şeye parmak basmış Deep, okuyup düşündüğünüzde “Ah, evet, sahiden böyle.” diyeceğinize eminim.

Bir de sürpriz bir bölümü var bu kitabın: Yansımalar. Yansımalar’ı okurken Deep’in bu bölümü nasıl oluşturduğunu hayal ettim. Eminim yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Öykülerinde çevresini gözlemlediğini ve gözlemlediklerini kurguya dönüştürdüğünü hiçbir zaman saklamayan Deep, bu kez blog yazarlarından kendisine yansıyanlarla küçük öyküler oluşturmuş. Okurken hem gülümsedim hem de kızardım. Birçok blog arkadaşımı da buldum o minik öykülerde. Okuyunca sizler de fark edeceksiniz ve gülümseyeceksiniz.

Kitabın türünü tam olarak belirleyemem çünkü yazı türleri çeşitli ve konu yelpazesi çok geniş. Türünü bilemem ama bu kitabı bir manifesto olarak gördüğümü söyleyebilirim. Kimsenin canının yanmadığı, insanların birbirini incitmediği, herkesin birbirini hoşgörüyle kabul ettiği, geçmişin adı gibi geçmişte kaldığı, her yeni günün yepyeni umutlarla, güzelliklerle geldiği bir dünya hayal edin. Dünyadaki tüm insanların birleştiğini ve şu anki kırıcı düzeni bitirmek için birlikte hareket edeceklerini. Bu güzel hareketin manifestosu olsa olsa bu kitap olurdu. Bütün insanları güzelliğe, iyiliğe çağırır, dünyanın istense çok da tatlı, temiz bir yer olacağını anlatırdı.

“Sanatı doğuran nedenlerden biri de dünyadaki acılar ve bunları giderme çabası.” diyor Deep, aslında bu onun yazma amaçlarından sadece birini özetler halde. Yazdığı her satırda acının mutluluğa nasıl evrilebileceğini, güneşimiz gölgelenip, neşemize yağmur yağdığında bulutları dağıtıp güneşi kocaman gülümsetmeyi nasıl başaracağımızı anlatıyor aslında.

"Ruhumuz karmaşık ve hüzünlü olduğunda, bizim gibi olan ama bize mutlu olmayı gösteren sanatçıları seçeriz." diyor Deep ve ekliyor: "Ancak kişisel acı, keder, mutsuzluk olmadan da kişisel duyarlılıkla yazan, sanat yapan sanatçı da çok." Hayatta iki yol vardır. Ya mutluluğu ya mutsuzluğu seçersiniz. Hiç kimse mutsuz olmak istemez ama bilmeden mutsuzluğu çeker bazen yaşamına. Deep mutluluğu seçenlerden, keder, mutsuzluk hissetmeden de duyarlılıkla hüzünlü kalplere dokunuyor ve onların da mutlu olanların tarafına geçmesi için çabalıyor kitabında.

Ruha ve kalbe ilaç gibi gelen bir kitap.
Tavsiye ederim.
Keyifli okumalar :)



Altı çizili cümleler:


"Her şey bir arada olmuyor bu dünyada."

"İnsanlığı nerede ve ne zaman unuttuk? Dikkat edin, suçları işleyenlerin evlerinde kitap bulamazsınız."


"Sanatçılar, hepimizdeki ortak duyguları, bizden daha iyi sergileyebildikleri için sanatçı oluyorlar."


"Aynı heyecanlar bizde de var ama biz anlatamayız. Ve iyi anlatanları severiz."


"Popüler sanat hayatımızı renklendirebilir, arada nefes almamızı sağlayabilir ama gerçek sanat hayatımızın rengini bulmamızı sağlar."


"Hayatın şiiri nerede olabilir? Sessizlikte. Derin duygular sessizlikte ortaya çıkar."


"Şiir hayatı doğuruyor, hayat şiiri, biz de kendimizi doğuruyoruz yaşarken. Hayat uzun bir epik şiir gibi ya da sakin bir ırmak gibi. Ya da yolda o safraları nehire atıp temizleniyoruz. Temizlendikçe hayatla birlikte akmaya başlıyoruz."


"Hayatın hızına ancak şiir gibi kısa dizelerle uyabiliyoruz. Çünkü hayat derin ve yoğun. Çünkü hayat güzel. O yüzden şiir güzel."


"En güzel sendrom Stendhal Sendromu. Bir sanat yapıtının içine girmek ve onunla özdeşleşmek. İçinde kaybolmak."


"Özel olmak demek, gerçekten içimizden gelenleri yapmak demek. Hepimizin ilgi alanları, istekleri var. Bu istekleri başkaları sevmek zorunda değil."


"Bu denli çok ve hızlı bilgi ve görüntü karşısında insan gerçek yaşam nerede, gerçek ben nerede gibi sorular soruyor ister istemez."


"Gündelik yaşamın üstesinden gelemezsek daha soyut gerçeklerin karşısında eziliriz."


"Bazen tek bir cümle bir insanın tüm yaşamını değiştirebiliyor."


"Düşünerek, okuyarak, yazarak, gerçeklerin ve hayallerin peşinde koşarak bu dünyayı ayakta tutuyoruz."


"Sanki hayatta yapacaklarımın sonuna gelmiş gibiyim. Bundan sonraki aşama ne ki? Hangi level geliyor şimdi? Bunları hiç öğretmemişler ki bana."

"Gündelik yaşamda dünyayı hiç çözemem. Bu nedenle hep tedirginim, güvensizim. Dünyayı vizörden izlerim hep. Hayallerimde ise hayatın içindeyim. Dünya ile arama hayallerimi sokuyorum. Bir tür koruyucu perde. Belki indiririm bir gün perdeyi."


"Yaşarken bir gün her şeyin geçeceğini, biteceğini unutmamak lazım."


"Hayatın keyfi heyecan duymakla çıkıyor, her şeye şaşırmakla, hayatı bir sürprizmiş gibi algılamakla."


"Hayallerimizden başka neyimiz var ki? Hayal sayesinde hayata her gün yeni bir umutla uyanıyoruz."


"Hayaller bir gün önce yaşadığımız bütün olumsuzlukları silip atan bir güç."


"Yaşadığımız her şey aslında biz izin verdiğimiz için olmuyor mu?"


"Mutlu insanların anlatacak bir şeyi yoktur, yaşarlar işte, mutsuzlar ise hiç susmaz."


"Kendimizden kaçmayalım ki kendimiz bizden kaçmasın, hayattan kaçmayalım ki hayat bizden kaçmasın."


"Korkularımız ve alışkanlıklarımız kaderimiz değil. Alışkanlıklarımız içinde güvende yaşayabiliriz ama bu yaşam istediğimiz veya kendimizi gerçekleştireceğimiz yaşam olmayabilir.Ve korkularımızı, alışkanlıklarımızı, yaşantımızı değiştirmek için her zaman bir yerden başlayabiliriz."


"Hayat her durumda bir yanılsama."


"Hayat normal kendi halinde gidiyor, dünya kendi halinde dönüyor. Hayat huzurlu aslında, doğa huzurlu, dengeli. Bizler bitmeyen arzularımızla hayatın, dünyanın dengesini bozuyoruz ve arzularımıza köle oluyoruz."


"Her şey bir gün istediğimiz gibi olacaktır, işimiz, evimiz, ilişkilerimiz bir düzene girecek, içimiz rahat olacak ve ondan sonra yaşamaya başlayacağız, dur bir bunlar olsun da o zaman iyi yaşayacağım, ondan sonra hayatımda istemediğim  bir şey kalmayacak, ondan sonra bütün kararlarım, seçimlerim doğru olacak, kimseyle çatışmayacağım(…)bak o zaman insanlarla barışacağım da, her şey güzel olacak."


"Belki daha sevecen, alçakgönüllü olmayı öğreniriz bu yaz. Birbirimizi farklılıklarımızla sevebilmeyi, kabul edebilmeyi öğrenebiliriz. Bu yaz."


"Bence insan mutluluk adına bir hedef belirleyip o hedefe ulaşmaya çalışarak yaşamamalı. İnsan ulaşmış olduğu yeri mutluluğa çevirmeli, yani mutluluk için hedef edinirsen, o hedefe ulaştığında mutluluk kalmaz çünkü odak nokta o değildir. Hayatta direkt mutluluğun kendisi hedef alınmalı."


"Kalbimizin sesi bir gün kaybettiğimiz yolun izlerini bulabilmemize yardımcı olsun, o zaman dünyaya yeni bir ışıltı getirmek değil, hayatın en başta olduğu gibi çaldığımız kendi güzelliğini geri verebilirsek, belki o zaman sarılır hayat bize."


"Zaman akıp gidiyor ama bunu düşünüp kendimizi mutsuz etmemeliyiz, zamanın farkında olmalı ama onun kendimize işkence etmesine izin vermemeliyiz."


"Hiçbir şeyin fiyatı artmasın, zam gelmesin; sadece insanlığa, sevgiye, barışa zam gelsin."


"Hayat uzun mu kısa mı? İyi yaşanmışsa kısa, kötü yaşanmışsa uzun. Yolculuk gibi."


"Kalbimizdeki ayna temizse bize yansıyan iyilik onu yansıtana, kötülük de onu yansıtana aynen geri döner."


"Üzülmeyen kalp bir işe yaramaz. İyiye gitmek üzülmekle oluyor."


"Bazen hayat ağır gelse de başımızı yorganın altına sokup acımıyooor acımıyooor, bak duymuyorum hayat senii, bak bağırıyorum, dinlemiyorum hayat seni, diyemiyoruz."


"Bazen hayat kararsa da yaşama sevgisi ile ertesi gün yine güneş doğacağını biliriz. Hayat her zaman güzeldir, biz çirkinleştiririz bazen ama yine biz düzeltiriz."


"Kötülükler üstümüze gelince yatağa kıvrılırız, cenin gibi, ana rahmindeymiş gibi, çaresiz kalırız, çocukluğumuza döneriz, istemeyiz büyümek, büyükler dünyayı karartmıştır çünkü. Çocukluk oyunlarımızı düşünüp hayatın bir çocuk oyuncağı gibi olduğu günleri özleriz."




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder